5 Ağustos 2011 Cuma

Söyleşi: Alican Serbest . Emine Gürbüz

Emine Gürbüz: Babun’dan önce Trailer Project isimli bir ekipte yer aldığını biliyoruz bu ekip içerisinde sorumluluğunu üstlendiğin görevler hakkında bizi bilgilendirebilir misin?
   
   Alican Serbest: Trailer Project, 1999 yılında başlayan bir projenin ismiydi ve daha sonra o proje için toplanmış insanların ekip adı oldu. Ben de bu ekibin kurucu ve yöneticisiydim, aynı zamanda da bu çatı altında yapılan kimi çalışmaların yönetmenliğini yaptım.
   
   
   Emine Gürbüz: Trailer Project’in dağılmasını hazırlayan süreçten ve buna bağlı olarak Babun Film’in oluşum aşamasından biraz bahsedebilir misin?
   
   Alican Serbest: Trailer Project sinema konusunda hevesi olan ancak deneyimi olmayan insanların bir araya gelmesiyle oluşmuştu ve temelini arkadaşlık ile eğlence oluşturuyordu. 2002 yılına kadar bu şekilde ilerledik ancak bir süre sonra işi daha profesyonel bir noktaya götürmek istediğimizde aramızda çeşitli zorluklar ve anlaşmazlıklar çıktı. Arkadaşlık temeline dayalı bir ekiple bir noktadan sonra profesyonelleşemeyeceğimizi fark ettiğim için ekibi dağıttım ve bir sene sonrasında Trailer Project'ten bazı insanlarla birlikte Babun Film'i kurdum.
   
   
   Emine Gürbüz: Babun Film ekibinin çalışma stili nasıldır ve öncelikleri nelerdir?
   
   Alican Serbest: Babun Film büyük oranda internet üzerinde işleyen bir ekip. Mail listemiz üzerinden haberleşiyoruz ve projeleri yine bu şekilde geliştiriyoruz. Bir proje yapılacağı zaman senaryonun listeye gönderilmesi ve bu projenin başlayacağından tüm insanların haberdar edilmesi kuralımız var. Sonrasında iş büyük oranda yönetmene ve azmine kalıyor çünkü bizim ekibimizde yönetmenlik yapacaksanız aynı zamanda filmin yapımcısı da siz sayılıyorsunuz. Liste size farklı alanlarda çalışan ve yardımcı olmak isteyebilecek, çeşitli yeteneklere ve bilgilere sahip insanlara ulaşma imkanı veriyor ancak bu insanların dikkatlerinin çekilmesi ve projeye dahil edilmeleri, organize edilmeleri gibi şeyler yönetmenin sorumluluğunda. Kimi projelere tüm ekibin genel bir ilgisi ve heyecanı olabiliyorken kimi senaryolar ise ekibin ilgisini çekmediği için masada kalabiliyor.
   
   
   Emine Gürbüz: İnternete dayalı sanatın bu kadar tartışıldığı bir ülkede büyüme sürecini İnternet üzerinden devam ettiren bir ekibin parçası olarak bu konu hakkındaki düşüncelerini bizimle paylaşabilir misin?
   
   Alican Serbest: Açıkçası Babun Film'in en büyük avantajının internet üzerinden yayına başlamış ve buradan büyümüş olması olduğunu düşünüyorum. Özellikle son bir senedir piyasada da bulunmuş ve bazı şeylerin nasıl yürüdüğünü görmüş birisi olarak bunu daha iyi anladım diyebilirim. İnternet üzerinde bize tek engel kendimiziz, yaptıklarımızda ticari bir kaygı gütmediğimiz için de gerçekten kendi istediklerimizi yapabiliyoruz. Doğru olduğuna inandığımız bir işi başka bir medyada yapabilmek için bir yapımcıyı ya da kanal yöneticisini ikna etmek gerekirken internet üzerinden seyirciye doğrudan ulaşabilmek mümkün. Bu seyirci kitlesinin de her gün artıyor olması da ayrıca önemli.
   
   
   Emine Gürbüz: Brokeback Mountain, Lost, The Matrix Revolutions gibi çalışmalara yaptığınız seslendirmelerle birçok kişiye ulaşma şansını buldunuz. Ulaştığınız kitlenin genişlemesi sizi endişelendirdi mi mesela seslendirme yapacağınız çalışmaları seçerken uyguladığınız yöntem, ölçütler değişti mi?
   
   Alican Serbest: Seslendirmelerin gördüğü ilgi bizim için her zaman sürpriz oluyor. İlk seslendirmemizi Trailer Project zamanında yapmıştık ve tamamen kendi aramızda eğlenmek için yaptığımız bir Yıldız Savaşları seslendirmesiydi. Ekip içinde çok beğenilince devamını getirdik ancak elden ele dağılıyorlardı, sitemizden yayınlamıyorduk. Babun Film altındaki ilk seslendirmemiz olan Cüzdan da başta bu şekilde dağıldı, hatta o kopyalarda Babun.org adresi yazmıyordu bile. Birdenbire otobüslerde, dolmuşlarda Cüzdan'ın repliklerini duymaya başlayınca siteden seslendirme de yayınlamaya karar verdik. Fakat hiçbir zaman “insanlar acaba bunu beğenir mi?” düşüncemiz olmadı. Seslendirmelerin bizi eğlendirdiği sürece başkalarını da eğlendirdiğini fark ettik çünkü. Neticede biz de yaparken sonuca kahkahalarla gülmeyeceğimizi düşünüyorsak bir şekilde o seslendirmeden vazgeçiyoruz.
   
   
   Emine Gürbüz: Seslendirmeler dışında kısa film ve klip çalışmalarınız olduğunu biliyoruz. Gelecekte yapmak istediğiniz projeleri yönelimlerinizi anlatabilir misin?
   
   Alican Serbest: Bu soruya Babun Film olarak değil de kişisel olarak cevap verirsem Hakimiyet'ten sonra animasyona yöneldiğimi ve animasyon yönetmenliğine çalıştığımı söyleyebilirim. Ekip olarak post prodüksiyon ile daha ilgiliyiz ve bu konuda daha yaratıcı işler ortaya çıkarabileceğimizi düşünüyoruz. Halen Babun Film altında klip ya da kısa film çalışmaları konuşuluyor, yapılıyor ancak kişisel olarak gelecekteki projelerim animasyon filmler üzerine. Hatta ilk animasyon kısa filmimizin tasarımları bitmek üzere.
   
   
   Emine Gürbüz: Hakimiyet filminden ve buna bağlı olarak filmin kapanış müziği Siyah’ın klipinden bahsedelim biraz da nasıl aşamalardan geçti, seçimleriniz neye dayalı olarak gelişti?
   
   Alican Serbest: Hakimiyet projesi 2005 yılında ortaya çıktı. Post prodüksiyon üzerine ağırlıklı olarak çalışmaya başladığım zamanlardı ve yeni projemde bu yönde pek yapılmayan şeyler yapmak istedim. Aynı zamanda hikaye anlatımı olarak farklı bir şey denemek istiyordum. Nasıl ki bir tabloda bir olayın tek bir anını görür ancak oradaki hikayeyi anlarsanız, ben de öncesi olan bir olayı anlaşılır bir şekilde anlatmayı düşünüyordum. Genel olarak çevre tahribatının dünyadaki en büyük sorun olduğunu ancak günlük heyecanlar arasında en az ilgilenilen sorun olduğunu düşünüyorum. 2005 baharında internette gördüğüm bir çizim de Hakimiyet'in hikayesi için ilham verdi. Çizimde Tsunamiler arasından çıkan dev kaplumbağalar gökdelenlerin üzerine sığınmış insanlara doğru yaklaşıyorlardı. Senaryo üzerinde çalıştım, ilk taslakta yaratık bir erkekti ancak daha sonra doğada insan dışında neredeyse her canlının dişisinin fiziksel olarak daha güçlü olduğunu düşünüp ana karakteri dişi yaptım.
   
   Senaryo ekipte oldukça heyecanla ve ilgiyle karşılandı. Sonrasında birkaç ay boyunca çevremizde uygun oyuncu aradık. Bir süre sonra profesyonel oyuncularla şansımı denemeyi düşündüm ve ilk düşündüğüm oyuncular olan Özge Özberk ve Şevket Çoruh çok sıcak bir şekilde projede yer almayı kabul ettiler. Sonrasında yaklaşık bir sene boyunca çekime hazırlandık, post prodüksiyon için yurtiçi ve yurtdışından internet aracılığıyla yardımcı olacak insanlar bulduk. Temmuz 2006'da çekimler gerçekleşti, ancak çekimde makyaj ile ilgili bazı sorunlar yaşadık ve çekimler senaryo üzerinde planlandığı şekilde gerçekleşemedi. Kurgu ve senaryoda bazı doğaçlamalara gidildi, yani izlediğiniz versiyon aslında yazılan ve planlanan versiyondan oldukça uzak. Çekimlerin sonrasında yaklaşık 1 sene boyunca iş güç dışında zaman buldukça Hakimiyet'in post prodüksiyonu üzerinde çalıştık.
   
   

   
   Bu sırada filmin sonunda filmin içeriğine özel bir şarkı çalmasını istiyordum. Bunun için Çilekeş grubu ile irtibata geçtik. Orijinal bir şarkı için zaman ayırmaları mümkün olmadı ancak Siyah isimli şarkılarının filmin içeriği ile oldukça uyumlu olduğunu düşündük ve kendilerinden filmde şarkıyı kullanmak için izin istedik. Şarkının hazırda bir klibi de yoktu ve Hakimiyet'in konusuyla da alakalı bir klip çekmeye karar verdik. Ekipten Ziya Zengi'nin müzik klipleri söz konusu olduğundan benden daha yetkin olduğunu düşündüğüm için klibi onun yönetmesini istedim ve Siyah klibi de böylece çıkmış oldu.
   
   
   Emine Gürbüz: Hakimiyet filminin çok kapsamlı bir film olduğunu biliyoruz öncelikle herkesin merak ettiği konu maddi kaynağı nasıl sağladınız? Oyuncuların para almadığını, makyaj ekibinin kendi masraflarını karşıladığını biliyorum ben aslında merak ettiğim ‘annenin altınlarının başına neler geldiği’ sponsor konusunda yeni bir gelişme olup olmadığı?
   
   Alican Serbest: Daha önce de bahsettiğim gibi Babun Film içerisinde film çekiyorsanız yapımcısı da siz sayılırsınız, çünkü ekibin bir bütçe kaynağı bulunmuyor. Hakimiyet'in de oldukça yüksek bir bütçeye sahip olacağı belliydi. Bu nedenle proje ilk belirdiği andan itibaren para biriktirmeye başladım. Oyuncuların herhangi bir ücret talep etmemeleri ve makyaj ekibinin de kendi masraflarını karşılaması bizim için ayrıca avantaj oldu. Babun içerisine ara ara destek çağrıları gönderdik, ekip arkadaşlarımız mümkün olduğunca destek verdiler. Filmdeki pek çok görevinden birisi de Kadıköy Anadolu Lisesi spor salonuna kurduğumuz setin planlaması olan Can Tanyeli bir yaz boyu çalışıp tüm maaşını filme yatırdı. Ancak tüm bunlara rağmen çekim yaklaştıkça planladığımız bütçenin üzerine çıkmış olduk ve sonunda ailemden destek istemek zorunda kaldım. Annem evlendiğimde eşime takacağı takıların parası olarak sakladıklarını verdi, böylece çekimi hallettik. Daha sonra film yayınlanana kadar sponsor aradık (özellikle anneme ve Can Tanyeli'ye o paraları ödemek için) ancak ne yazık ki bir sonuca ulaşamadık.
   
   
   Emine Gürbüz: Filmin başrol oyuncuları Özge Özberk ve Şevket Çoruh’un içinde bulundukları projeleri titizlikle seçtiklerini biliyoruz onları ikna etmekte zorlandın mı?
   
   Alican Serbest: Özge Özberk ve Şevket Çoruh'u nasıl ikna ettiğimi ben de bilmiyorum açıkçası. Şimdiye kadarki filmlerimde hep ekip içinden oyunculuğa uzak arkadaşlarımı oyuncu olarak kullanmıştım ve oyunculuk konusunda iyi sonuç alamamıştık. Zaten daha çok teknik konulara eğilen ve oyuncu yönetiminde eksiklere sahip bir yönetmen olduğum için Hakimiyet'te tecrübeli oyunculara ihtiyacım vardı. Tasarımları alıp görüşmelere gittim ancak ikisine de ne anlatacağımı bilmiyordum ve oldukça başarısız olduğunu düşündüğüm görüşmeler yaptım. Buna rağmen inanılmaz sıcak davrandılar ve oyunculuğu kabul ettiler.
   
   
   Emine Gürbüz: Karakterler üzerinde yoğunlaşırken odak noktanız, kıstasınız ne oluyor bir de düşLE okurlarının merak edeceğini düşündüğüm bir soru senaryo seçimlerinde nelere dikkat ediyorsunuz ekip olarak?
   
   Alican Serbest: Senaryoda karakterlerden önce olaya odaklanıyorum. Olayın genel hatları tamamen belli olduktan sonra karakterlerin ayrıntılarıyla ilgilenmeye başlıyorum. Şimdiye kadar izlediğim yöntem bu yönde ama bunun nedeni şimdiye kadarki filmlerimin hep olay odaklı olmasından kaynaklanıyor. Yoksa karakter odaklı bir film yapacağım zaman tavsiye edeceğim bir yöntem değil bu. Senaryo seçimlerinde hikayenin ne anlattığı kadar nasıl anlattığına da dikkat ediyorum. Senaryo yazımında bazı yazısız kurallar vardır, bunlara ne kadar uyulduğuna önem veriyorum. Yani doğru senaryo kalıbında yazılmış olması değil önemli olan. Hikaye iniş çıkış içeriyor mu, seyirci olarak bu senaryoyu ekranda izlesem sıkılır mıyım, senaryoyu yazan kişi görünüşte dolu ama aslında hikayeyi ilerletmeyen, gereksiz sahne yazıyor mu, yazıyorsa bunların farkında mı? Bu tarz sorular soruyorum senaryo okurken.
   
   
   Emine Gürbüz: Klip çalışmalarınız bize televizyona uzak olmadığınızı düşündürüyor bu doğru bir yaklaşım mı?
   
   Alican Serbest: Televizyon için pek heyecan duyduğumuzu söyleyemem. Ülkemizde televizyonların (aslında genel olarak medyanın) yapılanması kaliteli ürün sunulmasına imkan verecek şekilde değil. Zaten kalitesiz işlere halkı alıştırdıkları için de şikayetçi olan yok. Bu durumda biz arada birkaç klip, reklam yapıp asıl işlerimizi internetten sunmaya razıyız. Belki gelecekte daha uygun koşullar oluşur, ama şimdilik hedef kitlemize içimiz rahat bir şekilde ulaşmaktan mutluyuz.
   
   
   Emine Gürbüz: Son olarak, düşLE Edebiyat Dergisi hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyim?
   
   Alican Serbest: Derginizde bize de yer ayırdığınız için çok teşekkürler. İnternette edebiyat üzerine bu kadar geniş içerikli Türkçe bir dergi bulunmasından ve bu dergiye konuk olmaktan onur duydum.
   
   
   Emine Gürbüz: Biz de düşLE olarak bize zaman ayırdığın için teşekkür ederiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder